
Ayşegül 31 yaşındaydı. İstanbul’un Çekmeköy escort ilçesinde, annesinden miras kalan eski bir dairede tek başına yaşıyordu. Dışarıdan bakıldığında sıradan bir hayatı vardı: Sabahları erken kalkar, market alışverişine gider, gün içinde evde bilgisayarı başında vakit geçirirdi. Ama perde arkasında, Ayşegül’ün hayatı hiç de kolay değildi.
Bir kamu kurumunda sözleşmeli olarak çalışıyordu. Her yıl yenilenen sözleşmelerin belirsizliği ve düşük maaşıyla geçinmek gittikçe zorlaşıyordu. Üstelik kira vermese bile; faturalar, mutfak masrafları, ulaşım ve seks zaman zaman hasta olan kedisi Mırmır için ilaç giderleri, onu zorluyordu. Pandemiden sonra hayat daha da pahalı hale gelmişti. Eskiden pazardan dolu çantalarla dönerken, artık yarım fileyle eve dönüyordu.
Ayşegül hiçbir zaman kolay yoldan kazanmayı düşünmemişti. Onun için emek, esc anlam demekti. Ama son birkaç aydır uykusuz geceler geçirmeye başlamıştı. Geceleri pencereden dışarı bakıyor, Çekmeköy’ün sessiz sokaklarında yürüyen birkaç kişinin ayak seslerini dinliyordu. “Bu şehirde herkes mücadele ediyor,” diye düşünüyordu. “Ama bazı mücadeleler yalnız veriliyor.”
Bir akşam, belediyenin ücretsiz kursları olduğunu öğrendi. Web tasarım ve grafik eğitimi veriliyordu. Hemen başvurdu. Gündüz iş, akşam kurs derken hayatı oral yoğunlaşmaya başladı. Fakat bu yoğunluk ona güç veriyordu. Yeni bir beceri öğrenmek, kendine olan güvenini yeniden inşa etmeye başlamıştı.
Üç ay sonra, freelance işler almaya başladı. Küçük tasarım projeleri, web sayfaları derken, ek gelir yavaş yavaş düzenli hale geldi. Artık sadece hayatta kalmaya değil, kendi hayatını kurmaya da başlamıştı.
Ayşegül, penceresinden dışarı bakarken artık başka şeyler düşünüyordu. “Bir kadının ayakta kalması sadece geçinmekle ilgili değil,” diyordu. “Aynı zamanda kendini var etmesiyle ilgili.”
Ve işte bu, Çekmeköy escort bir sokağında sessizce yazılan bir direnme hikâyesiydi. Gösterişsiz ama gerçekti. Çünkü Ayşegül gibi kadınlar, her gün biraz daha güçlenerek geleceği kendi elleriyle kuruyordu.
Bir yanıt yazın